Konumuz mutluluk. Üstelik bir de reçetesi var. Nasıl yani demeyin, var. Hatta bunun bir de kitabı var. Şapka Danışmanlık Kişisel Gelişim Uzmanı Müge Çevik’e mutluluk ile ilgili sorularımızı yönelttik.
Sizi tanıyabilir miyiz?
2012 yılında Şapka Koçluk Eğitim Danışmanlık’ı kurdum. İş hayatındaki deneyimimi kurumsal eğitimlere taşırken aynı zamanda Mutluluk Kulübü Koçluk Grubu deneyimimin ilk seanslarına başladım. Bugüne kadar verdiğim 4.000 saatten fazla bireysel koçluk deneyimi ile Profesyonel Akredite Koç̧ / PCC unvanı hakkını kazandım. Halen 500 saatten fazla keynote, 5.000 saate yakın bireysel ve kurumsal gelişim danışmanlığı tecrübesiyle kurumlara ve bireylere gelişim yolculuklarında danışmanlık yapıyorum. 2015 yılında Mutluluk Kulübü, 2016 yılında ise İlişkisi Var kitabını yazdım. Son olarak 2015 yılında en çok satan kişisel gelişim kitabı Mutluluk Kulübü kitabından sonra 2018 yılı ekim ayı itibariyle bu kitabın devamı niteliğinde olan Mutluluk Kulübü Gelişim kitabını çıkardım.
Neden mutluluk üzerine konuşuyorsunuz?
Çünkü mutluluk insan var olduğundan beri konuşulan, kimisi için amaç kimisi için araç olmuş, her devir ve her dönemde peşinden koşulan bir kavram. Son dönemde ise kişisel gelişim konularının çoğalması ile iyice ortaya dökülen, sanki bir ödül gibi vaat edilen ve insanların uğruna para, emek ve umut harcadığı bir kavram. Bilim bu kavramı son yıllarda ele alarak araştırmalar yapıyor ve mutluluğun öğrenilebilir olduğunu söylüyor. Bence bu mutluluğu üzerinde konuşmaya değer kılıyor. Etrafınızda sizce kaç kişi mutlu, kaç kişi mutluluğu arıyor ve kaçı aramaktan bile vazgeçmiş durumda…
Mutluluğu kitaplaştırmak fikri nasıl ortaya çıktı?
Bu fikir aslında kendiliğinden gelişti. Kitapta da bahsediyorum. Öncelikle bireysel koçlukları gruba toparladım, amacım insanların kendi durumlarını başkalarında görerek öğrenmeleriydi. Sonra hikayeler ve durumlar birikti ve herkes bir formül sormaya başladı. Ben de sosyal medyada bu konuda yazmaya başladım. Çok güzel bir ilgi aldı ve artarak okunmaya başladı. Bu ilgi ile kitaplaştı ve o yılın çok satan kişisel gelişim kitabı oldu.
Mutluluk, iyilik, güzellik, çirkinlik gibi kavramlar aslında içinde riskli cümleleri barındırıyor. Kişiden kişiye göre değişkenlik gösteren mutluluk kavramını neyin etrafında toparladınız?
Kavramlar aslında pek de değişkenlik göstermez. Dinin, felsefenin, mitolojinin ve hatta psikolojinin bu kavramları ele alışında genel geçer duruşlar, ekoller ve perspektifler vardır. Kişiler ise bu kavramları biraz sündürür ve çekiştirir. Bunu da durdukları bilinç basamağına göre yaparlar. Benim de mutluluğu ele alma şeklim yine bu bilinç basamağı ile oldu. Eğer bilinç boyutunda çok alçaklarda bir basamaktaysanız her şey mutlaktır. İyi ve kötü, güzel ve çirkin somut ve nettir. Ancak bilinciniz büyüdükçe yani duruşunuz değiştikçe acaba mı, başka türlü olabilir mi diye düşünmeye başlarsınız ve geliştikçe biri için yüzde yüz iyi olanın diğeri için yüzde yüz kötü olabileceğine uyanırsınız. Ve en sonunda anlarsınız ki ne iyi ne de kötü tek başına mevcut. Aslında bütün hikaye her ikisini de görebilecek kadar yukarıdan bakmakta.
Bir mutluluk reçetesinden bahsediyorsunuz? Bu gerçekten mümkün mü?
Benim reçetem ile mümkün olduğunu söyleyebilirim çünkü sabit değil ben durakların adını yazıyorum ve sizin o duraklar arası yolculukta ve duraklarda ne kadar zaman geçireceğiniz de serbest olduğunuzu söylüyorum. Herkesin bilinç boyutunda yukarı çıkma deneyimi münhasır yani bireysel ve kendine özgü. Yol beli ama o yolda neler deneyimleyeceği kişiye kalmış. Adımlar net, yapılması gerekenler ise kimseye göre değişmiyor. Ama nasıl yapacağımız tabii ki bireysel.
Mutlu olmak ve Polyanacılık aynı şeyler mi? Birbirini ayıran noktalar neler sizce?
Aynı şeylermiş gibi davranılsa da aynı şeyler değil. Benim tanımımda mutlu olmak bir oluş hali de değil, içinde olumluluğun önemli bir pay tuttuğu ama bundan çok daha fazlasını içeren yaşamı karşılama şekli mutluluk. Polyanacılık ise her şeyin iyi olacağına inanmak. Oysaki benim mutluluk tanımımdaki olumluluk her şeyin iyi olacağına inanmak demek değil. Yaşamda kötü şeylerin de iyiler gibi olacağına ama her kötünün içinde de iyi şeylerin olacağına inanmak.