“Bayağı bir geç idrak ettim olayı.”
Hani derler ya mart ayının yarısı bahar yarısı kış diye. İşte biz de bir bahar sıcağında Zeynep Hanım’la buluştuk çekimimiz için. Bizi oğlu Kerem ile birlikte çok şık bir şekilde içeriye davet ettiler. Kerem’in papyonlu tulumuna bayıldık. Tombiş haline pek bir yakışmıştı. Yarım saat içerisinde annemize üç kıyafet giydirip, bebeğin objektife bakıyor olmasını sağlamak ve bir de onu gülerken yakalamak çok zordur. Ama cümleme maşallah diyerek başlamak istiyorum, çünkü Kerem o kadar hızlı poz veren bir bebek çıktı ki her üç karede tamam oldu değip yeni poza geçtik. Annemizin güzelliğinden, ekrana yansıyan ışıltısından bahsetmeme gerek yok diye düşünüyorum. Anlayacağınız anne-oğul objektiflerde harika bir ikililer. Hızlıca biten kapak çekimimizin sonrasında da Zeynep Hanım’la çayımızı yudumlayıp başladık hamilelik sürecini, sonrasını ve Mayıs’ın 19’unda ikincisini gerçekleştirecekleri “Organ bağışı için hayata yelken aç” projesini konuşmaya…
İçinizde bir canlı var; büyüyor ve kalbi atıyor. Bunu da size en net attığı tekmeyle hissettiriyor. Bu ilk tekmenin heyecanı desem?
Açıkçası uzun bir süre ben bir şey hissetmedim. Hatta o kadar ki doktoruma artık “Ben normal miyim?” diye sormuştum. Kendisi de “Üç çeşit hamile var: Birincisi, hamile olduğunu öğrendiğinde koca göbeği varmış gibi dolaşanlar, ikincisi göbeği çıktığında, içinde bir kıpırtı olduğunda hissedenler; üçüncüsü de belli bir vakit geçirdikten sonra çocukla birlikte bir bağ kuranlar. “Sen üçüncü grupsun.” diyerek beni rahatlatmıştı.
Bu durumda kucağınıza aldıktan sonra “Evet artık anneyim!” demişsinizdir…
Aylar geçtikten sonra, yavaş yavaş birbirimize alıştıktan sonra dedim. Hastanede göz göze geldiğimizde de değil. Tam olarak o duygu ne zaman geldi dersen, sekizinci ay gibi geldi bana. Ben bayağı bir geç idrak ettim olayı…
Peki babada da mı aynı durum oldu?
Baba şimdi şimdi iletişim kurabiliyor. Tüm babalar için bu böyle değil midir zaten. Babalar biraz daha olayın dışında kalırlar hep.
Hamileyim dediğinizde durumlar nasıldı?
Bayağı bir şaşırdı. Gözündeki güneş gözlüğünü etrafta uzunca bir süre aradı. Şimdi ne yapacağız diye bana sordu. İnanamadı ve çok mutlu oldu.
Her bebek kullanma kılavuzu ile doğuyor bence. İş onu doğru okumakta sanki. Sizce?
Bebeği doğru dinlersen sana ne istediğini, ne söylediğini anlarsın. Onu gözlemlediğin zaman zaten bir şekilde işler yoluna giriyor.
Bebekle birlikte eş olma durumundan anne-baba olma durumuna geçtiniz. Bu ilişkinizi nasıl etkiledi? Anne olma hali eş olma halinizi askıya almanıza sebep oldu mu?
Birbirine daha az zaman ayırmaya başlıyorsun doğal olarak, çünkü her şeyin ortasında çocuk oluyor. Bundan şikayetçi mi iki taraf bence değil. Birazcık büyüdükten sonra o birbirine zaman ayırma durumunda artacak zaten. Bu geçişten mutluyuz biz.
Çocuk ailemizi tamamladı diyor musunuz?
Kesinlikle. Eve neşe geliyor, bir amaç giriyor işin içine. Bir çocuğun var ve önce onu düşünüyorsun. Haksızlık etmeyelim bir şeylerin birleşmesi için illaki çocuk şart değil, herkes çocuk sahibi olacak diye bir şey de yok.
Anne olmak nasıl bir duygu?
Çok acayipmiş. Sürekli bebeğini düşünüyorsun. Ben ki hiç kötüyü düşünmeyen insanım ama bazen korkular, panikler yaşayabiliyorsun. Gereksiz şeyler düşünüyorsunuz.
Çantanın içindekilerde yer değiştirdi…
Islak mediller, bebek bezleri, acil durum mamaları… Vazgeçilmezlerim artık.
*Röportaj Anne Bebek Dergisi Nisan 2017 sayısı için yapılmıştır. Tamamını oradan okuyabilirsiniz.
Fotoğraf: Şahver Koçulu