Tiyatronun verdiği vazgeçilmez hazzın yanına, izlemekten son derece keyif aldığım oyunun yani İstanbul Efendisi’nin Açıkhava sahnesinde oynanıyor olması eklenince “değmeyin keyfime” modu durumunda oluyorum her yaz. Tabi buna oyundan önce yaptığım röportajlarda eklenince, tarifsiz bir mutlulukla dolu oluyorum. Şimdi beni bilmeyen bu cümleleri öylesine yazdım sanır ama bilenlerde eksik ya da az bile yazmış cümlesini kurarlar… Ben ve Açıkhava keyfi ayrılmaz bir bütündür çünkü.
Oyun öncesi –ki geçen sene oyunun konusunu yazmıştım. Buraya tıklayarak okuyabilirsiniz- iki önemli isimle yani Engin Alkan ve Çağlar Çorumlu ile röportaj yaptım… Açıkhava’nın bahçesinde son provalarının arasında Engin Alkan ile röportajımıza başladık. Duruşu, otoritesi beni biraz korkutsada konuştukça rahatlayarak keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Aslında o korku diye nitelendirdiğim şey karşınızda usta bir oyuncunun olmasından kaynaklanıyor. Yani bir nevi “aman yanlış bir şey söylemeyeyim” durumu. Yıllar sonra kendimi mesleğimde öyle bir otoritede görmek ister miyim? Kesinlikle evet! Neyse dönelim engin Alkan’a tiyatronun üzerinde dolaşan kara bulutlardan oyunculuk hikayesine kadar birçok şeyden bahsettik. Bir sonraki yazımda sizlerle de paylaşacağım röportajımı ama öncesinde öncesi var. :=)
Sonrasında ise Çağlar Çorumlu ile esprili, keyifli, eğlenceli, samimi ama en önemlisi gerçekten çok içten bir röportajımız oldu. Oflanmadan yapılan her işi seviyorum ve taktir ediyorum. İşine aşık biri olarak, bu hazla iş yapanlara da ayrı bir saygım oluyor her zaman. İşte bu cümlelerle anlatabileceğim bir kişi Çağlar Çorumlu. Kapris yok, heyecan var, samimiyetlik duygusu aktarımı başarılı…
Oyundan birkaç saat öncenizi bana ayırdığınız için sizlere teşekkür ederim.
*Röportaj Milliyet Gazetesi, Cadde Eki Haziran 2012 sayısı için yapılmıştır. Tamamını oradan okuyabilirsiniz.
Fotoğraf: Yasemin Sargın