Hayatımda ilk kez bir yabancı şarkıcıyı dinlemek için dün akşam Cemal Reşit Rey Konser Salonu’ndaydım. Sürekli her tarafta çalınan hit şarkılar dışında yabancı şarkı/şarkıcılarla aram hiç yoktur. Nedeni yok, sevmiyorum… Neyse, gelelim bu konserin özelliğine…
Geçen sene bu zamanlar arkadaşım, “Bak sana ne dinleteceğim.” diyerek Monica Molina’yı açtı yolda giderken. Ben de “Aaa ben bunu biliyorum, Radyo Voyage şarkılarından” diye cevap verdiğim vakit anladımki ben yazı yazarken, iş yaparken Radyo Voyage’da Monica Molina’yı dinliyormuşum. İsmini o vakte kadar bilmiyordum tabi. Yağmur felaket yağıyordu, arabada trafikteydik ve İspanyol ezgileri çalıyordu…
O zamandan bu zamana kadar aralıklarla dinlediğim kişinin geçen günlerin birinde konserinin olacağını öğrendiğim vakit, iki bilet alarak arkadaşıma sürpriz yaptım. Ne de olsa o sever ve dinlerdi(k)!
Konserden müthiş zevk aldım, harikaydı, yine giderim dersem sizlere yalan söylemiş olurum. Radyoda çalan şarkılarını söylediğinde, sözlerine eşlik eder gibi salladığım başım, alkışladığım ellerim oldu ki bu anlar benim keyif aldığım zaman dilimleriydi. Zarif duruşu, yumuşak bir sesi vardı. Derdini anlatabilecek kadar ingilizcesi bir de bizlere “Merhaba, teşekkür ederim.” diyebilecek kadar Türkçe’si. Bir buçuk saate yakın sahnede kaldı ve ara vermedi. Piyano eşliğinde, çıplak sesle “Tanrım bu nasıl bir ses!” dedirten anları da oldu.
Keşke açık havada olsaydı…
Ben bu konseri açık havada dinlemeyi tercih ederdim, şarkılarının tınıları seni alıp uzaklara götüren türden olduğundan o şarkıyı dinlerken; sevdiğim adamın yanında, sıcak yaz akşamında içini rahatlatacak türden esen rüzgarla, azda olsa gözüken yıldızların altında dinlemeyi tercih ederdim. Buradan birkez daha anladımki benim konser anlayışım kesinlikle kapalı mekanda, oturarak sadece müzik dinlemeye aykırı. Hareketlenmeliyim…
Şaşırdım…
Konsere çok büyük bir ilgi vardı.
Her yaş grubu vardı.
Sağ yanımızda ellinin üzerinde, sol yanımızda ise orta yaşlı birileri vardı.
Galiba en genç bizdik konserde.
Orta sıralarda oturan bir kadının elinde dürbün vardı.
Kime benzettim?
Sahneye sade bordo bir kıyafetle, doğal saç ve makyajı ile çıkıp, sadece sesini konuşturan bu kişiyi dinledikten sonra Şevval Sam ve Candan Erçetin’e benzettim. Onlarda sade, duru güzelliklerini sesiyle konuşturan başarılı isimler değil mi sizce de?
Teşekkür ederim…
Benim için farklı bir deneyim oldu, çok teşekkür ederim Aykut. Her zaman dediğim cümleyi kurmadan edemeyeceğim. Her tat bir deneyim, her deneyim ayrı bir lezzettir bu hayatta.
Benden size iki öneri: Monica Molina Ay Amor ve Oh Amores