Dergimiz baskıya gitmeden bir gün önce buluşuyoruz Aslı Tandoğan ile. Anlaştığımız saatte geliyor çekimi yapacağımız The Grand Tarabya Oteli’ne. Oğlu Atlas ile birlikte o kadar güzel bir enerji ile içeri giriyor ki kapağın kötü olmasının en ufacık bir ihtimali bile kalmıyor.
Çekimlerimiz sırasında işimize yarar diye Atlas’ın günde üç dört saat başında olduğu baterisini ve bir de ukulelesini yanına almayı da ihmal etmemiş üstelik. Yani prodüksiyon kısmında bizden daha hazırlıklıydı desek abartmış olmayız. Üstelik bi o kadarda özenliydi. Dört saate yakın birlikte vakit geçirdik, bir şey yer misiniz diye sormasak hiç söyleyeceği yok. Kıyaslama pek doğru olmayacak belki ama “Sebastiyan getir” modunda dolaşan isimlerimizden değil. O; güzel kareler çıksın diye oğlu ile birlikte gülümsemekten hiç sıkılmayan, duyarlı, anlayışlı, orta yolu bulan, sevecen, naif duruşlu ve bizden biri. Röportajımızı okuduğunuzda siz de bunlardan fazlasını söyleyeceksiniz eminim. Tüm çekim boyunca bize harika pozlar veren Atlas’a ve güzel annemiz Aslı Tandoğan’a teşekkür ediyoruz.
Atlas çok güzel bir enerji ile içeri girdi, nasıl geçiyor günler diyeceğim ama kötü geçmesinin ihtimali yok.
Evet, Atlasl’lı günler keyifli ve hareketli geçiyor. Sizin de dediğiniz gibi uyumlu bir çocuk oğlum ve haliyle güzel geçiriyoruz zamanımızı.
Her zaman böyle mi?
Bazı zamanlarda uyumsuz olduğu anlar da oluyor. Neticede bir çocuk ama genel olarak uyumlu ve sakin diyebiliriz.
Size mi yoksa babaya mı düşkün?
İkimizlede ayrı keyifleri var babası işten eve gelene kadar uyumak istemez babasıyla koşturmalı boğuşmalı oyunlar oynamayı dans etmeyi, benimle de müzik dinlemeyi şarkı söyleyip enstrumanlar çalmayı sever, çok hassas bir çocuk her yürüyüş sonrası mutlaka bahçeden minicik çiçekler toplar benim için eğer hava kötüyse ve bulamamışsa üzülür gelip kendince anlatmaya çalışır nasıl bulamadığını.
Sözünü dinletme konusunda nasıl yaklaşıyor?
İnatçılığı ve dediğim dedik bir hali var. Zaten yay burcu bir çocuk. Haliyle hedefine kitleniyor ve onu elde edene kadar da direniyor.
İki yaş itibariyle bu dönemde bu inatları yaşamanız normal. Malum iki yaş sendromu ilk ergenlik dönemi olarak adlandırılıyor…
Sanırım biz daha o döneme girmedik ya da hep o dönemdeydik farkında değiliz.
Bi tık geriye gidelim. Hamile miyim acaba diye içinizden geçirdiğiniz o an doktorunuzun “Hamilesiniz!” demesiyle aklınızdan neler geçti?
Yerimde duramadım desem abartmış olmam hani. Çok mutlu oldum. Öyle “Acaba yetebilecek miyim ya da bakabilecek miyim?” gibi korkularımda olmadı. Çocuklara karşı bir düşkünlüğüm zaten vardı o yüzden çok mutlu oldum.
*Röportaj Anne Bebek Dergisi Mart 2017 sayısı için yapılmıştır. Tamamını oradan okuyabilirsiniz.
Fotoğraf: Şahver Koçulu