Tam bir ikizler kadını ile kısa da olsa samimi bir söyleşi gerçekleştirdim Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde. “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” oyununun son provalarını yaparken bana zaman ayıran Hasibe Eren’den bahsediyorum.
“Kısa bir söyleşi yapabildik dedim, çünkü uzun uzun konuşmaya şuan ruh halim izin vermiyor, kalbim çok hızlı atıyor, kısacık oyundan ve son olaylardan konuşalım ikimizinde dediği olsun” değince orta yolda buluşuverdik hemen. İçindeki samimiyetlik duygusu bir anda sorularımın hepsini silip atsa da çok güzel ifade etti kendini ve oynamaktan keyif aldığı oyununu.
Her ünlü röportajımdan önce “… acaba…?” sorusu Hasibe Eren için de geçti aklımdan.
“Acaba canlandırdığı karakterler kadar konuşkan mı?” diye düşündüm. Karşılaştrıma yapmak için söylemiyorum ama belirtmeden de geçemeyeceğim. Binnur Kaya’yı ilk kez Beyaz Show’un programında izlediğimde, o kadar ürkek, çekingen ve de konuşmakta bile zorluk çekecek derece heyecanlanan biri olarak görünce ve de Hasibe Eren’i canlı yayınlanan bir programda izlemeyince “Hadi bakalım Aslıhan röportajda seni nasıl biri bekliyor acaba?” diye düşünerek gittim yanına. Merhabalaştıktak sonra “Aaa süpermiş ya” diyerek devam ettik konuşmaya.
Bir röportajında: “İçimde bin tane kadın var ve ben her seferinde başka başka duygu halinde oluyorum.” demiş. Eee röportajdan önce böyle okuduğumdan, yanıma geldiğinde ben de hemen sordum hangi ruh hali ile karşımda olduğunu. “Heyecanlı, tiyatro sever, gergin, Allah’ım kesin rezil olacağım ürekliğinde bir kadınla karşı karşıyasın şu an Aslıhan.” deyince ben biraz daha kendinden bahsetmesini istedim ama beni mi konuşacağız, şuanki oyundan konuşalım hadi ama deyip başladı oyunu ve tiyatro üzerinde dolanan olumsuzlukları anlatmaya:
“Mutluyum, Aziz Nesin oyunu oynamaktan hem de çok mutluyum. 2007’den beri oynadığım bir oyun. Beş yıldır seyircinin istediği bir oyun. Tiyatrolarının özelleştirilmesinin konuşulduğu şu dönemde bir Aziz Nesin metni oynamanın haklı gururunu yaşıyorum. Umarım seyircimiz son kez bir Aziz Nesin metni izlemeyecektir bu akşam. Ümid ediyorum ki hem edebi anlamda hem de Türk tiyatro tarihi anlamında önemli bir yer alan Aziz Nesin metinleri seyircisi ile buluşmaya devam eder.”
Ben soru sormak için sıkıştırırken bir yandan da ama artık gitmem gerek dese de bu başarılı kadını, alkışın neler hissettirdiği sorusunun cevabını almadan göndermedim.
Hasibe Eren der ki: “Alkış beni mutlu ediyor, garip bir mutluluk bu. Haz anlamında değilde “Yaaa gerçekten beğendiniz mi?” anlamdında bir mutluluk. “Kötü değil miydik, yani bu alkış oldu hem de güzel oldu anlamında mı şimdi?” gibi düşüncelere atan tarifsiz mutluluk hali alkış.
O zaman sahneyi de tanımlayın bari de ben koltuklardaki yerimi alayım siz de sahneki yerinizi, diyerek noktalıyorum röportajımızı.
“Sahneyi anlatmak çok zor benim için, çünkü başka türlüsünü bilmiyorum. Oynama güdüsü çok gelişkin bir insanım. Bu yüzden mutluluk, yaratma heyecanı, izlenme gerginliği bile olsa sahnede çok mutluyum.”
Ben de çok mutluyum ki ergenlik döneminde kendini “kaşları otoban gibi olan çirkin bir kızdım” diye tanımlayan ve hergün biraz daha güzelleşen, başarılı işlere imza atan; ilk olarak Sıdıka rolü ile tanıdığımız, Avrupa Yakası’nın Makbule’si ve şimdilerde de Yalan Dünya dizisindeki Gülistan karakteriyle taktir ettiğim bu isimle söyleşi gerçekleştirdim.
Teşekkürler…
Fotoğraf: Yasemin Sargın
Asistan: Saygın Sargın