Giriş, gelişme ve sonuç üçlemesinin ortasından başladım yazıma ve nedense uygun bir giriş yapamadığımdan şu an okuduğunuz kısmı en son yazdım. İyisi mi ben sizi Ali İhsan Varol röportajımızın gelişme kısmı ile başbaşa bırakayım… Ne de olsa bu bir blog yazısı. Ruhu özgür, istediği harflerden kelimeler birleşerek cümleler oluşturabilir kendine… Öyleyse başlıyorum anlatmaya.
“Röportajımız dergide yayınlanacak ama birde videoya çeksek ilk soruları nasıl olur?” dediğimde Ali İhsan Bey başına gelecekleri bilmeden gayet sıcak bir şekilde “Pek tabi efendim, olur yapalım” diye yanıtladı beni.
Röportaj yaparken hiçbir sıkıntı çekmeyen ben bunda da sıkıntı olmaz diye düşünüyordum ki kastım biraz kendimi ve “olmadı baştan durumları” tekrarlandı birazcık. Ama gerçekten birazcık. Ali İhsan Bey birazcık değilmiydi ama? (Sanırım burayı okurken gülmemeniz imkansız) Hem siz yanımıza gelmeden önce, tam deneme yapacağımız sırada Devrim yanımıza gelince kaldı, yoksa ben bir deneme çekiminden sonra kesin daha güzel bir sunum yapardım. Hemen de topu atacak birini buldum ya tebrik ediyorum kendimi. Normalde konuşurken “eee” demeyen ben, her kelimenin başına “eee” koysamda akışı ve kapanışı “eh fena olmamış”cümlesinin kurulacağı bir şekilde yaptığımı düşünüyorum…
Video ile ilgili burada daha fazla bir şey yazmayacağım ama şunu söyleyebilirim denemeler çok komik oldu. Daha doğrusu ben çok komiktim. Bir sonraki paylaşımımda siz de izlediğinizde aynı cümleleri kuracaksınız kesin.
Neyse dönelim röportajımıza…
Karşımda sabırlı biri oturuyordu. (Tekrarlanan deneme çekimlerinden bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum.) Emek verdiğinizde, çabaladığınızda, karşınızdaki insana neler yapabileceğinizin sinyalleriniverebildiğinizde, daha iyi noktalarda kendinizi konumlandırbileceğinize inan biri olduğunu gördüm Ali İhsan Bey’in birde. Metin Yazarlığı ile başlamış işine ama öncesinde ise kurumda birçok departmanda çalışmış ve adım adım ilerleyerek karşımıza çıkmış biri. Aslında ekran isteği de yokmuş öyle. Birgün soruların işleyişini görmek için stüdyoya gelmiş, ekiple deneme çekimi yapmış ve soruları yazan olduğundan da sunucu görevini kendi üstlenmiş. Çekimler güzel oluncada program için aranan kan bulunmuş ve Ali İhsan Bey Türk Dil Kurumu’ndan da ödül alan programı ile karşımıza çıkmış.
Birçok şeyden konuşurken Türkçe’yi doğru kullanmaya özen gösteren biri duruyordu karşımda.Aynı zamanda; farklar ne olursa olsun dengeyi kurmayı başaran, illaki olur diyen, beylik cümleler kurmaktan kaçınan, sunucu kelimesini bir cümle ile açıklamasını istediğimde; “Bilmiyorum, olmaya çalışıyorum.” diyen, kaprissiz, sohbeti hoş biri de vardı aynı zamanda karşımda. Durum böyle oluncada güzel bir röportaj ortaya çıktı Eylül sayımızda okumanız için. Benden detaylar bu kadar…
Ali İhsan Bey’e çok teşekkür ederim bu keyifli sohbet için. Bir de şu Kabak Tatlısı’nın tadını da merak etmedim desem yalan olur? (Eşiyle arkadaşlıklarının mimarıymış da bu tatlı)
Eşiniz Ayşe Hanım’a sevgiler…
*Röportaj Anne Bebek Dergisi Eylül 2012 sayısı için yapılmıştır. Tamamını oradan okuyabilirsiniz.
Fotoğraf: Yasemin Sargın