6 yıl önce ilk kitabı Ritmiko ile Ritim ve Matematik’i çıkartan Müzik Eğitmeni ve Ritmico Kids Kurucusu Hamle Özçarıkçı, o günden beri, şehir içi ve şehir dışı seminerlerde öğretilerini, sınıf ve branş öğretmenlerine uygulamalı olarak anlatmaya, onlara bu eğitim modelini öğretmeye çalışırken, 12 kişilik ekibi ile İstanbul genelindeki eğitim kurumlarına giderek çocuklara ritim ve matematiği sevdiriyor…
24 yıldır müzik öğretmenliğinin son 21 yılını okul öncesi kurumlarda ve ilkokul 1. Kademesinde geçiren Hamle Özçarıkçı; ‘Çok uzun yıllar sabit bir yaş grubuna hitap ettiğiniz zaman, belli başlı eksikleri görmeye başlıyorsunuz, ben de çocuklarımızın eksikliklerini kendi branşım müzik ve ritim ile kapatmak istedim’ diyor ve ekliyor.
Çocuklarımızda gözlemlediğim en büyük sorunlardan biri dil gelişimi….
Artık çocuklarımız malesef konuşmuyor, konuşamıyor…Dil gelişimleri olması gerekenden çok daha geç dönemlerde tamamlanmaya başladı… Bu konuda özellikle son 10 yıldır ciddi bir istatistik tutuyorum. Tüm 6 yaş çocuklarımıza uyguladığımız bir dil testi var. İlkokul 1.sınıfa başlayacak olan çocuklara yapılan, harfleri-heceleri düzgün çıkarıp çıkaramadıkları, yani artikülasyon ve pelteklik ile ilgili bir test bu.
En son Mayıs 2019 testimizde 3.682 çocuğumuzdan sadece 288’i düzgün ve anlaşılır konuşabilir olarak çıktı. Yani sadece % 7.5…
Bunun en büyük nedeni öncelikle aile içerisinde iletişimin azalması. Şehirleşme ve modern yaşam ile birlikte önce odalarımıza kapandık, son 10 yıldır da maalesef tabletlerin telefonların hayatımızın tamamına girmesiyle artık aile içi iletişimimiz sıfırlandı. Çocukların kelime hazneleri çok geniş ama uygulama olmadığı için düzgün çıktı yok… Ayrıca ülkemizde çocuklarımız için son 7-8 yıldır güvenli bir ortam maalesef bulunmamakta. Bir sitede de otursak artık gönlü rahat bir şekilde çocuklarımızı dışarıya-sokağa gönderemiyoruz…Sokak oyunları sosyalleşmede olduğu kadar dil gelişiminin de en önemli etkeniydi. Yaptığımız tartışmalar, küsmeler, barışmalar, oyunlardaki bağırış ve kahkahalar, dil gelişimimizin en önemli yardımcısıydı. Maalesef bu dil kayıpları gün geçtikçe artmakta ve artık çocuklarımız çok daha fazla pelteklik ve harf kaybı yaşamakta…
Çocukların erken dönemde yarım yarım konuşmalarına bayılıyor, ne derlerse desinler anlıyor ve düzeltmek için bir çaba harcamıyoruz. Ama bu tatlı yarım konuşma halleri ilkokul 1.sınıfta okuma yazmayı çözünce bir tramvaya dönüşüyor… Çocuğun yazdığı ilk şey: “TİTAP” “AYABA” “YUMUYTA” oluyor.
Çünkü haklı olarak söyledikleri gibi yazmaya çalışıyorlar. İlkokul 1.sınıfa kadar bu konu üzerine eğilmez ve elimizden geldiğince düzeltmezsek de ortaokul hatta lise dönemine kadar bu problem tüm derslerdeki başarılarını maalesef çok kötü etkiliyor. Ayrıca çocukların söyleyemediği harflerin arkadaşları arasında alay konusu olması da özgüven eksikliğine ve sosyalleşmede büyük problemlere, ileriye dönük çok ciddi manevi hasarlara yol açıyor…
Bununla ilgili olarak okul öncesi eğitimime, çocukların seveceği, eğlendikleri için pratikleri sürekli kolayca tekrar edebilecekleri “Melodi ile artikülasyon” dersini ekledim… Önce harflerin seslerin çıkarılma tekniklerinin anlatıldığı, sonrasında doğaçlama kolay bir melodi ile 2-3-4-6 harfli hecelerin veya hece dizilerinin karışık bir şekilde kolaydan zora doğru giden bir sistemde doğru söylenmesinin öğretildiği 8 aylık bir eğitim bu…
Sonuç olarak eğitime katılan tüm çocuklarımızda ciddi gelişmeler gördük ve ilkokula, hazır bir şekilde başlamalarını sağladık…
Ama okulda aldıkları bu eğitim dışında ailelere de tabii ki basit görevler düşüyor…
Okul öncesi dönemde çocuklarımızın kitapların resimlerine bakıp hikaye anlatmasını istemek, tüm teknolojik eşyaları her gün 1 saatliğine kapatıp sadece karşılıklı sohbet etmek bile yeterli aslında dil gelişimine destek vermek için.
İlkokul 2 ve sonrası da düzenli olarak çocuğun kendi seçtiği bir kitabı yüksek sesle okumasını sağlamak en önemli pratiklerden biri.
Ayrıca yaptığımız en büyük yanlışlardan biri de, peltekliği ya da harf kaybı olan bir çocuğumuzu konuşurken araya girip düzeltmek…Çocuk hararetli bir şekilde anneye ya da babaya bir şey anlatmaya çalışırken,
-“Biliyo musun bugün tiyatyoda…..”
Araya girip: -“TİYATYO DEĞİL, Tİ YAT RO!” Dediğiniz an faydadan çok zarar vermiş oluyorsunuz çocuğunuza… Çocuk hem anlatmaktan vazgeçiyor, hem de konuşamadığını hatırlattığınız çocuğunuz her geçen gün özgüvenini kaybediyor. Onun yerine konuşmasının tamamının bitmesini bekleyip:
-“Harika çok sevindim… Yalnız bir şey söyleyeceğim, sen “ r ”leri artık çok güzel söylüyorsun, tekrar dikkatlice “tiyatro” der misin?” gibi motive edici bir cümleyle düzeltme yapmak onun pratik yapmasına ve kendine güvenmesine daha çok yardımcı olacaktır.
Ve ikinci en büyük sorun, matematik fobimiz….
Ülkemizde istediğiniz yaş grubuna ‘En zorlandığınız, en sevmediğiniz ders nedir?’ diye sorun…Cevap genellikle “matematik” olacaktır… Bunun nedeni okul öncesi dönemden itibaren, mantığını anlayarak değil ezberleyerek matematik öğrenmeye çalışıyor olmamız. Dünya genelinde yapılan matematik sıralamalarına baktığımızda başarı olarak bayağı bir aşağı seviyelerde olmamızın nedeni de aslında bu.
Ülkece parmak hesabını çok fazla kullanmamızın da ilkokuldan itibaren matematikten kaçmamızın da nedeni mantığını anlamak yerine ezbere öğrenmek ve formüller üzerinden problem çözmeye çalışmak.
Bebeklikten itibaren biz sayıların, rakamların, koordinatlarıyla, nerde olduklarıyla, büyüklükleriyle ilgilenmeden
1-2-3-4-5-6-7-8-9-10 şeklinde sadece sırayla saymayı biliyoruz… 3’ün, 2 ile 4’ün arasında olduğu ya da 3. Rakam olduğu ile ilgilenmiyoruz. Dolayısıyla ilkokul 1. Sınıfta parmak hesabı yapmadan toplama çıkarma işlemi yapamıyoruz, 10’u geçen işlemlerde yani “elde” hesaplarında hep karıştırıyoruz. Bu ilkokul 3.sınıfta çarpma işlemlerinde sorun yaşamamıza, daha sonra orta okulda kesirlerde, lisede çarpanlara ayırmada, üniversitede türevlerde…gibi… katlanarak artan bir matematik korkusuna ve başarısızlığa neden oluyor.
Peki ritim ile matematik bunu nasıl başarıyor?
Öncelikle şunu konuşmalıyız ki ritim ve müzik her yerde. Ve hatta annemizin karnında, onun kalp atışını duyduğumuz andan itibaren içimizde. Bunu amaç değil araç olarak kullanıp, her türlü eğitimi eğlenceli bir şekilde vermek mümkün. Bu anlamda artikülasyonu melodi ile verdiğimiz gibi matematik eğitimini de ritim ile çok eğlenceli bir şekilde sevdirerek kısa bir sürede, başarıya ulaştırmak mümkün. Burada hedef, ritim ile öncelikle rakamların koordinatlarını öğretmek, daha sonra basamakları öğreten ritim çalışmalarıyla toplama çıkarmadan başlayarak tüm matematik konularını akılda kalıcı bir şekilde çocuklara uygulatmak. Bunu yaparken, herhangi bir materyale veya enstrümana da gerek yok. Vücudumuz bunun için en iyi enstrüman, çalışmalarımızı çoğunlukla vücut perküsyonu ile sürdürüyoruz.
İlgilenen anne ve babalar, çalışmalarımızı nerelerde gerçekleştirdiğimizi, eğitim ve seminerlerimin tarihlerini, ders verdiğimiz kurumları öğrenmek isterlerse sosyal medya hesaplarımı takip edebilirler…. Çalışmalarımın tamamının olduğu bir video eğitim serisi de çok yakında okulunda eğitime gitmediğimiz çocuklarımız için dijital platformda yer alacak….